Ölüm fazla tanıdık oldu! 27 Eylül 2011
Garip bir ikilemdir; doğum ve ölüm hep bilinen gerçeklerdir, lakin bilmekle anlamak arasında ince bir çizgi var; ya da metabolizmanın yaşamsal savaşına ters düşen ölüme karşı aldığı bir gard mıdır diyeceğim ama yaşama karşı da gard alan coğrafyalar var!
Beden yaşama yönelik programlanmış; mesela canımız bir şeyi çekiyorsa, biliyoruz ki artık, bedenimizin talebidir bu!
Meyve çekiyorsa canımız vitamin eksikliğimiz vardır, et türü bir şeyler istiyorsak protein ihtiyacı içindedir beden; sinyallerini öyle hafif hafif veriyor!
Ciddiye alınmadığında sinyalleri arttırıyor; misal ağrılar, bayılmalar, falan…
Bazı coğrafyalarda bedenin isteklerini karşılamak oldukça zor; mesela et olmuş otuz lira, yumurtanın tanesi otuz kuruş…
Yoğurt neredeyse lüks gıdaya girecek!
Hani yani, bir de bunların doğalları var ki: Kaç kişinin cebindeki para yetecek?
Hayır yani, zaten doğal olması gereken gıdaların “Doğal” etiketli olanlarını gördükçe insan, annesinin “Yumurtanın sahtesi yapıldı mı?” sorusuna verecek cevap bulamıyor, ne yalan!
******
Trafik ayrı bir nüfus planlama şekli: Niyeyse her aracını sollayanı sollamakla mükellef olduğunu zannetmekte bu tür coğrafyaların ademoğulları! Nasıl bir güç savaşıysa artık, ille de kendini geçen aracı geçecek!
Yoksa, eksiklik hissedecek!
En hafif hali: Kendisini geçen kişinin altındaki arabadan dolayı kendini kahredecek!
Hayır yani, kendini kahretmekle de kalmayacak, yanındaki birilerini suçlayıp, ille de acısını onlardan çıkaracak!
Garibim yanındakiler, henüz bu durumu kavramadılarsa, ezilip-büzülüp, bir an önce bu yol bitsin diye dua edecekler!
Yolun bitmesi değil, o çilenin bitmesi gerek; farkında dahi değiller!
******
Töreler; görevlerini aynı işgüzarlıkla sürdürmekteler!
Fire vermiyorlar namussuzlar, namus adına can almaya biteviye devam ediyorlar!...
“Hangi yüzyıldayız” sorusu ise, sanıyorum ki, hepten celallendiriyor!
Cep telefonlarını şalvarlarının cebinde taşımaya yeminli bir güruh var; azimleri parmak ısırtan cinsten!
Nuh diyor, Peygamber demiyorlar!...
Yirmi birinci yüzyılın tüm işlerine gelen olanaklarını kullanıp, bilmem kaç yüzyıl öncesinin akıl ve fikriyle yaşamak istiyorlar!
******
Kimsenin tam olarak anlayamadığı savaşlar oluyor: Din adına, coğrafi konum adına, özgürlük adına…
İnsanlar birbirlerini öldürüyorlar; din, coğrafi konum, özgürlük diyerek!
Peh!
Oysa kime sorsanız bir sevgi kelebeği; Din “Sevgi” üzerine kurulu diyorlar, “Vatan Sevgisi” yardan üstün; “Özgürlük” derken bir başka tarafı acımasızca eleştiriyorlar!
******
Silah alım-satımı kolaylaşıyor, tam da bazı coğrafyalarda açlık sınırı ile savaşırken insanlar; yıllarca okuyup da, üzerine çamur sıçramış bir sınav sistemine tabi tutulup, tüm yaşamını endekslemişken…
İş bulamamış, üstüne üstlük sevdiği kız “işi yok” diye bir başkasına verilmişken…
Silah alıyor insanlar, cinnet noktasına gelmişken!
“Al” deniliyor, ne kolay!
“Ohhh, geliri süper”!
******
Ölüm fazla mı tanıdık oldu?
İşin iyi tarafından bakın canım! Nüfus planlamasına katkısı oluyor!
Ama… Yine de başbakanımızı dinleyen kişiler: Sizler en az üç çocuk yapın!
Söz dinleyen kişiler, tahminen, et, süt, bal, balık alma problemi yaşamayan kişilerdir ki, eğitim düzeyleri nedir, nerelerde çalışırlar, kaç para ücret alırlar diye sorgulamaya kalkışsak, diyelim, sorgulamamız sonucunda sorgulanmamız pek uzak bir ihtimal değildir!
******
Mutsuz, umutsuz insanların yaşadıkları coğrafyalarda ölüm pek fazla tanıdıktır!
Kurşunun, bıçağın kimden geleceği; cinayet süsü verilmiş ölümlerin kimler tarafından planlandığı bir muammadır; misal, silahı satan kişi aklanır, alan kişi başkasına verdim der, başkası bir başkasını suçlar…
Ölen bilir, iş Allah’a havale edilme düzeyindedir!
Mahkemelere güven azaldıkça, bazı coğrafyalarda, Allah adaleti beklenir!
Allah adaleti ise dinsel inancın, yaptırımın temel taşlarıdır ki; ne laiklik ne de cumhuriyet yönetimi ile bağdaşır!
******
Ölüm pek fazla tanıdık oldu!
Ne şehit haberleri artık yüreğimizi eskisi kadar burkar oldu; hep duya duya öyle mutatlaşıyor, ne kadın ölümleri… Hep oluyor, hep!...
Ne fena! Kanıksama durumuna gelmesi bir insanın!
Öyle ucuz ölümleri günlük fal gibi okumalar…
Oysa bu kadar ucuz değil yaşam!
Böyle çarçur edilecek, böyle kıl payı yaşanacak…
Yani… Böyle, sırf dünyaya geldin diye, sırf ömrünü tüketmek adına acılar, sızılar, aşağılanmalar içinde, korkular altında ezilmene gerek yok!
Korkmasan var ya; ölüm hiç bu kadar yakın olamazdı sana!..
SAYGILARIMLA İSMAİL BAYRAKTAR.
|