Sevgili Dostlar; Yaşadığınız ya da yaşadığımız o bir avuç topraktaki hatıralarımıza ve unutulmaz güzel birlikteliğimize keşke imkân olsa da hep beraber o günlere dönebilsek. Gurbette iki dost ya da iki hemşeri, bir araya gelince ilk cümle sanırım hep şununla başlar “bilmem hatırlarmısın” bende kuralı bozmayacağım, bilmem hatırlarmısınız. Bilemedik kıymetini dolu dolu içimiz sindire sindire yaşayamadık o birlikteliği, gözümüz hep dışarıda büyük şehirlerde oldu, emanet gibi durduk oralarda. Keşke bir gün birileri bize “Hey! Oğul nasıl olsa bir gün buralardan gideceksiniz, bari şuan buraların keyfini sürün ve dolu dolu yaşayın birlikteliğinizi “ deseydi diyorum. Acaba farklımı olurdu şimdiki hasretimiz. Bugün 20 Mayıs Merze Göçüne 10 gün var. Mereklerde alafın bittiği, öküzlerin şinamtada olduğu, davar balsuyunda, tuzak derede, şavatta olduğu bir dönem. Biz çocukların elinde mendilin içine iki ekmek arasına tozak peynir azıcık tereyağ ya Halemete yukarı yada tikanlığa aşağı inek otarmaya varmıdır içimizde bu işi yapmayan. Pek bu işlere keyifli gitmezdik ama keyifli geçerdi. Bazen arada bir de fırsat bulursak Çatak’ ta dutların dibi oyun mekanımız olurdu. Mahikli ve Hişnetli çocuklar bir araya gelince bütün marifetlerimizi sergilerdik. Karşılıklı oyunlarımız milli maç havasında geçerdi. Kendi aralarımızda kuralar çeker, güreşler tertiplerdik. Sonradan derenin önünde canla başla çalışarak gölet yapar çimerdik hep beraber yada tuzak derede hacıgilin bağın içindeki havuza giderdik. Akşama doğru kolumuzda birer çepik dutla dönerdik Çataktan. Oyuncaklarımızı kendimiz yapardık. İşten arda kalan vakitte hepimizin cebinde birer toraman bıçağı vardı onunla yapardık, şupipiliği, hollayı, kotayı yada tikan ardıç kakası atan şullupi sonra toppacın, kıtlamın, gizlempoçinin yerini içinde şamyeli olmdığı için içine burdo doldurup sokakta kuralsız teptiğimiz ilk meşin top aldı. İşte o an değişim başlamıştı sanırım ama farkında değildik rüzgarın bizleri nereye sürekleyeceğinden. Birer birer yok olmaya başladık adetlerimiz, geleneklerimiz ve değişiverdi huylarımız. Bir şey sandık uzun saç bırakmayı, uzun favolleri yada İspanyol paça pantolonu. ve sormaya başladık işte o an hatırlarmısın? Hatırlarmısın? Oğul paraları toplanıp yapılan yılbaşı eğlencelerini. Ateş yakılır meydanda halaylar çekilirdi etrafında. Develer yapılırdı çocukların sırayla üzerine bindiği, Ali Osman Dayının maymun oyunu, Hemdi Dayının hançer barı, elinde beyaz mendili sallayarak ağır barı oynayan Paşagilin Yasin Dayı, Dursun Ali Dayı. Peterekli Hüsnü Dayının yanaklarını şişire şişire çaldığı zurnayla oynamayan kalmazdı sırayla. Kavgasızdı eğlencelerimiz, omuz omuza çekilirdi halaylar yokluklara rağmen. Hatırlarmısınız, Merze Köçünü hep beraber, süslenen atlarla, çekilen naralarla, Arduçlukta Keşih Punğarda, Sakisette açılan sofraları keteler dolmalar, yiyen değil sanki yediren daha makbuldü adamlıkta. En güzel günlerden biriydi o gün malın, davarın, oğlağın, kuzunun buluştuğu o ağıllardaki sesler hala kulağımda. Ertesi gün sabah erkenden çobanın, mali koverun maliiii narasıyla uyanırdık hullarda. Akşam dört gözle beklerdik nahırı acaba çobanın davarcığı hangi ineğin boynunda diye. Geç saatlere kadar taşların dibinde yavrusunu emziren keçileri toplardık. Sabahları davar yayılmaya gidince ahırlar bizim oyun mekânımız olurdu hepimiz birer sadece isimleri duyduğumuz vahşi hayvan olur birbirimize üstünlük kurmaya çalışırdık (Nekir’de inatla nasıl oluyorsa nallı tavşan olurdu). Fırsat buldukça tekeler, koritler varsa taze dana alınır dönerler yapardık gençler arasında. Okka ile hesaplanırdı tekenin büyüklüğü. Evet dostlar, Hatırlarmısınız? Yasin Polat’ın başında büyük fotür şapkayla yaylalarda koyun sürüsünü otardığı yazı. Hatırlarmısınız Mahmut ağabeyinin, Rıdvan Dayının, Zeki ağabeynin çobanlığını yada Pala Dayının Salih Dayının harmalarda attığı hululiyi. Hatırlarmısınız döğmekle birmeyen harman yığınlarını son güze kadar duran Medet Dayının saplarını. Hatırlarmısınız sakorottan gelen Nejat Dayının tulum sesinini yada Sakisette Hamza Dayının, Balsuyunda Hafiz Dayının bağından ayıyı korutmak için suyla çalışan tak tak sesini. Hatırlarmısın tığ savurmak için harmanın yükseğinde yakılan çıra komçollerini. Hatırlarmısınız koru bozulduğu günkü hengameyi, Seyful Emigilin, Ali Dayının koruculuğunu. Hatırlarmısınız aslı görevlerimizden harman açılana kadar sabahın köründe gittiğimiz öküz otarmalarını. Her iş bir ahenk, bir sıra tatlı bir rekabet içinde olurdu. Hatırlarmısın nasılda sıraya koyardık, otu, ekini at izinden uzun taşın boynundan getirip ta köye taşıdığımız odunu. Marifetti odunun iyisini, tüylü ardıç yada çam dallarını hayvana yüklemek Hatırlarmısın Maksut Çavuşun atlara koştuğu koşmaları, yada harmanda hızlı hızlı kıldırdığı Teravih Namazlarını bazen büyüklerimizin istediği şekilde kılmazdık namazı onlarda kızar gibi yaparlardı ama pekde dokunmazlardı zamanında kendileride yapmış olacakki. Hatırlarmısın mezralardaki sahura kalkmaları uyandırmak için komşuları sacların başına atılan taşları. Hatırlarmısın Gavnardan gelen boğaların haylamasını yada Fazıl Eminin kulağı kesik eşeğinin zırlamasını. Hatırlarmısın kemin üzerine deste koymayı yada horon bükmeleri. Hatırlarmısın akşamları zalimle küçük mangeletlerde porsuk boğdurmaları. Hatırlarmısın çavdarın karıklarının önünde şamyelle Çoruha aşağı Pala Dayıgilin adaya kadar kulaç atmayı. Hatırlarmısın köprüde altı kol iskambili, okeyi, 21i yada hatırlarmısın Şevket Dayının oğlak haşlamasını. Sen hiç zeki Dayıya pantolon diktirdinmi? Karyağdıdan, nal, mıh, iç yağı aldınmı yada Semeddin Dayıdan urba. Sen hiç Hikmet Kuzuya tıraş olup çaydan bedurelerle su taşıdınmı, sen hiç simsardan alış veriş yapmak için saman kete yukarı Mehmet Dayı diye bağırdınmı. Sen hiç Kuzey Dursun, Şerif Dayı, Bayram Dayı, Yarm Ağa, Muhtarın Mustafa Dayı ve Lalin iskambil oyununu seyrettin mi? Sen hiç Kol kola girip karabacağın başına doğru volta attınmı. Sen hiç Murtaza Dayı, Cherole Hacı, Mehmet Ali Dayının kamyonunun üstünde naralar atarak Yusufeline güreşe gidip Yarm Ağayı, Nizamettin Polatı, Şeyhzadeyi, Ahmeti Ziyayı, Mükerremi, Ahmet Koçakı, Azizi seyrettin mi. Evet dostlar; son harafanayı yaptık, son keteyi yedik, son turfanda üzümü, beğeltin uzun tarlanın mantarını, molozanını, pantayı, son kavusu yaptık. Kaldırdık ambarın başına sabanı, bonduruğu, asaklıyı, yabayı, şadırayı, küleyi. Gömdük toprağa. Yüreğimizi, sevdamızı, atamızı bir gün üstünüde örteriz iki göbekle. Allah sonumuzu hayr eylesin. AHMET KOÇAK
|